7 Eylül 2010 Salı

Tutku(Başka Dergisi)

Özgürlük mü,bağımlılık mı?
"Azı kar,çoğu zarar" demiş büyüklerimiz.Hiç bilgisayar kullanmadan,aşık olmadan,seks yapmadan geçer mi hayat?Bazen başka boyutları keşfetmeyi istemez mi insan?Haz almadan olur mu?
Yaşam bir tahterevallidir.Her iki taraf dengeli biçimde salındıkça,keyif verir.Bir taraf ağır basarsa,biri yere yapışır,diğeri havada kalır..

Aşk,varoluşunun bunaltısından kurtulmak ve arzusunun başka insanın arzusunu arzulayıcı özelliğinden kaynaklanan nihai eksikliğini tamamlama şansı vermek,iyilik vaat etmek için insana sunulmuş bir imkandı.


Aşk bir imkan olarak,üstelik aynı evrensel özellikler içinde hepimize sunuluyordu.Ama hepimiz onunla müşerref olamıyorduk(Kimlerin aşk davetine icabet edemeyecekleri,burada ele alınamayacak kadar uzun ve zaten bir başka konudur.Şimdilik yalnızca "narsistik"ler ve "şizoid"ler başta olmak üzere çok ağır kişilik bozukluklarının semtine aşkın uğramayacağını belirtmekle yetinelim)" Hep özlemini çektikleri aşkla karşılaşanlar ise,bu kutsal konuğu ancak kendi psikolojik aygıtlarının gücü ölçüsünde karşılaşıp ağırlayabiliyorlardı."Sağlıklı aşk yaşantısı",aşkın evrensel fenomenolojisinin olgun bir kendilik'(self)teki icrasıydı ama herkes aşkı kaldırabilecek olgun bir kendilik'e sahip değildi ki.."Vermeyince mabut,neylesin Mahmut" misali herkes,aşkı kendi ruhsal kapasitesinin elverdiği sınırlar içinde yaşıyor;kimisi bu kutsal yükü taşıyamıyor,aşk hastalığına yakalanıyordu.Aşk yolculuğunda hasta,bitap düşmüş olanların,hastalıklı,patolojik aşk yaşantılarının en temel özelliği,karşılıksızlık duygusuydu.Hastalıklı,patolojik aşık,kendi sevgisine asla istediği gibi bir karşılık alamadığı inancındaydı;aşk nesnesiyle ister gerçek ister hayali bir ilişki içinde yaşansın fark etmiyordu.Onlara sorarsanız en muhteşem aşıklar kendileriydi,onlar gibi seven bulunmazdı.

Ölüm,aşkın gölgesinde bekler.Sevmek dünyayı yok sayabilmek demektir,seven kişi endişe ve coşkunun bıçak sırtında gezinirken sorar:'Yeni bir dünya mı kazanacağım şimdi,yoksa dünyamı mı kaybedeceğim?'Öleceğimizi bildiğimiz için tutkuyla sevebiliriz.Ölümlülük duygusu aşkı zenginleştirir ve adeta onu var eder.Aşk,bize ölümsüzlük ve zamansızlık sunar.

Aşk bizi yaralar.Üzerimizde iz bırakır.Bıraktığı yaralar her örseleyici söz ve yaşantıyla yeniden kanar.Ruhun yaraları nadiren kabuk tutar.'Aşk ile yaralanmış herkes bunun izini yüzünde taşımalı ve bu yara görülmeli.Bırakın kalbinizin yarası görülsün.Çünkü sevgi yolunda yürüyenler bu yaralarından tanınırlar'der bilgeliğin kaynağı.

Aşk yaralar.Ama asıl olan,büyük şair gibi,'aşk derdiyle hoşem/el çek ilacımdan tabip'diyebilmektir.Bu yaranın merhemi tabiplerde değildir.Ancak aşk,aşkı iyileştirebilir.

Kant'a göre tutkular aklın kullanımını engeller.Seçimler yapabilmesini ortadan kaldırır.Çok baskın özellikleri vardır.Tutkunun bu güçlü yanını geleneksel bir terimle adlandırılıyor,Kant:En sakin kıl yürütmeyle birlikte gidilebilir,şiddetli tutkular.Aklın işleyişinden kaynaklanabilir.Herhangi bir duygulanım gibi gelip geçici fırtınalara benzemezler.Bir büyülenmedir tutkuyu yaşamak.Özgürlüğe zarar verir.Gelişmeyi reddeder.Bir hastalıktır.Bir bağımlılık,bir çeşit deliliktir.Saplantıdır.Şifası yoktur.Bir yönelim ele geçirir insanı ve diğer yönelimlere kapar.

Bağlanma yurdu,tutku yaşantısını sürekli kılar.Geçici heveslerin adı değildir,tutku.Anlık değildir.

Dış dünyaya ait nesneleri öncelikle nedenleriyle değil bizdeki imgeleriyle hayal ettiğimizden arzumuz nesneye buna bağlı olarak yönelir.

Kibar olanların mezar taşlarında tutku yazıyordu.Nasipleri kabalıktan yana olanların ölüm nedeni ihtirastı..

Sence mevsimler tutkuyla mı değişir,çiçekler meyveye ihtirasla mı dönüşür?Yoksa genlerindeki programın zorunlu açılışı mıdır kışın yerini bahara bırakışı,meyvenin tohum doğuruşu?

Yoksa tutku,her bir parçanın "bütünü gör" çığlığı mıdır?

Sıfatına coşku de,arzu de,ne dersen de aşırılığım sabit,evrensel,her zamana,her ortama uyan değişmez bir ölçüsü var mıdır?

Doğruyu bilmek yetmiyor,doğruyu yapmak da kolay değil.